Ana içeriğe atla

Ölü Ozanlar Derneği

Kim ne derse desin, sözcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir.
Hayatın tüm iliğini çekmek, kemiği kıymaya benzer.
Dikkat edilmesi gereken ve cesaretli olunması gereken zaman vardır ve mantıklı bir kişi hangisi olduğunu bilir.
Millet, kendi sesinizi bulmak için çabalamalısınız. Çünkü ne kadar uzun beklerseniz, bulmanız o kadar zor olur. Thereau demiştir ki, "Çoğu insan hayatını büyük bir çaresizlik içerisinde geçirir." Siz böyle olmayın! Bırakın bunu!
Bu bir savaş, muharebe, kalpleriniz ve ruhunuz yara alabilir.
Sana gülmüyoruz, sana doğru gülüyoruz.
Ağlamak değil gülmek için sebepler arayın
"Carpe Diem!" (Latince) . Günü Yakala! , Anı Yaşa!
Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum. Yaşam dolu olmayan herşeyi bozguna uğratmak ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu farketmemek için.
İçimdeki barbarca çığlığı dünyanın çatısından haykırıyorum.
Hepimizin kabullenmeye ihtiyacı var ama inançlarınızın size özgü olduğuna güvenin.
Hey kaptan, bizim kaptan.
Carpe diem'i dinleyin. O size yol gösterecektir.
Vakit varken tomucukları topla zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir.
Ormanda yol ikiye ayrılıyordu.Ben az kullanılanı seçtim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...