Ana içeriğe atla

Karma

23 filminde olduğu gibi peşimi bırakmayan karmalar var.
PAT!
İşte ordaydılar. Önce sabah Nil Karaibrahimgil'in Hürriyet'de yazdığı yazıyı okurken, geçen gün tesadüfen izlediğim TED konuşmasından, tam da benim dikkatimi çeken yeri konu alması tuhafıma gitti. Eğer tesadüf yoksa milyonlarca videodan onu izlemem, o kısma özellikle odaklanmam neydi?
Yıllar önce okuduğum Anne Frank'ın Hatıra Defteri geçen gün aklıma geldi. Okuyanlar tahmin edebilirler hislerimi. Şimdi de sıkıntıdan resim kitabımı karıştıyım dedim ve oradaydı. Anne Frank'ın kitabından alıntı yapmıştı.
Mümkün müdür bilmiyorum. Çok kaderci değildim hiçbir zaman. Tesadüf diyip geçerdim. Ama bazen düşünmeden edemiyorum: Herşey bizim birşeyler öğrenmemiz için hazırlandıysa ve biz bazen sınıfta kalıyorsak. Aynı dersi yeniden alıp duruyorsak. Herşeyin bir nedeni vardır belkide. Bütün çektiğimiz acıların, sevinçlerin, bütün çektirdiğimiz eziyetlerin ve gösterdiğimiz gayretin.
Bütün o tuhaf, yalan, yapmacık, samimiyetten burnu düşen insanlar bizim gibi bir zamanlar çocuktu ve biz bir yerlerde onların versiyonlarıyla karşılaştık ama dersimizi yeterince alamadık. Her seferinde onları ilk kez görüyormuşuz gibi şaşırmamız bundandır belki, kim bilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...