Ana içeriğe atla

Hayattaki Tek Pişmanlığım Bir Başkası Olmamak

Bu haftanın kitabı: Woody Allen'dan Eğrisi Doğrusu.

Beyoğlu'ndaki Robinson Crusoe'u sevenlerin girişte solda dikkatini çekmiştir bu ince sade kitap. Woody Allen'ın isminin görkemine göre son derece sade bir kitap.

Kitabı özenle kendime paket ettirdim ve bugün nihayet paketinden çıkarttım koydum başucuma.
Arkasındaki yazıyı çok beğendim, bakalım sizde benim kadar beğenecek misiniz...

Sinemacı, yazar, oyuncu ve komedyen kimlikleriyle çağımızın tartışmasız en iddalı figürlerinden Woody Allen'dan zeka dolu ve sivri dilli bir kitap: Eğirisi Doğrusu. 
"Hayattaki tek pişmanlığım bir başkası olmamak" diyen Woody Allen; ince bir mizah ve keskin göndermelerle ördüğü kitabıyla gündelik hayatın monotonluğuna absürdün sınırlarında dolaşarak karşı çıkıyor. Eğirisi Doğrusu; giderek saçmalaşan ve saçmalığıyla bunaltan bir dünyada, absürdün serin sularında geziniyor.


Tek satırlık espirilerden fazlasını arayanlara ilaç gibi gelecek Eğrisi Doğrusu, hem güldürüp hem düşündürma iddasında dersek yalan olur.


İyi vaki geçirin, o kadarı yeter.

Hiç fena değil? :) 


*Merak edenler için : http://www.rob389.com/default.asp?PAG00_CODE=MAIN_PAGE

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...