Ana içeriğe atla

Çok düşünmediklerimizdenmisiniz

Bizim Erdem efendiyle konuşurken, ben düşünür o bana durmadan fazla düşünüyorsun derken aklım yine yaptı yapacağını.
Bizim ki doğru diyor; takıntılıyım. Olmucak birşey varsa orda ben. Yapılmaz denildiği anda kafam merak ediyor; " Neden? "

Bugünlerde konumuz Aşk. Birbirinden zıt görüşlerimiz, onun çok takmaması hiç birşeyi ve hiç kimseyi, benim herkese ve herşeye aşırı önem vermem dert oldu. Defalarca yorum yapmayacağım artık desede, bütün uğraşlarım sonuç veriyor ve yine benim dertlerime çağreler arıyor. İnsanın böyle bir dostu olduktan sonra üzülmesi zor.

Sanırım en büyük şansım dostlarımdır. Bazı insanların beni üzebilme katsayılarını düşündüğümde onlara olan sevdim katmerleşiyor.

Konumuza dönersek Aşk, bu konuda ansiklopedik binlerce hatta milyonlarca veri olmasına rağmen ne hikmetse sayemde gündemimize oturdu. Bizimki doğru söylüyor, çok düşünüyorum. Ben bu satırları yazarken o hala msn'de bana söyleniyor; bırak gitsin, takma takılma.
Anlamıyorum insanların deli gibi birbirlerini değiştirmeye çalıştığı, gerçekte olmayan birini sevdikleri dünyada olanlar bana saçma geliyor. Sonra insanlar boşanıyor, çöplükler büssürü kırık kalp ve eşyalarla dolu.

Umarım birgün aksi mümkün kılınır. İyimserliğimden değil bu umudum, sadece yitirdiğimiz zamanlara acıdığımdandır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...