Ana içeriğe atla

Hey Boheme

Neden sen ben bohem?
Bir ben vardım bir de sen.
İkimizde bohemdik. Ama aynı düşünce yapısını farklı açılardan değerlendiren bohemlerdik.

Bir deniz ve bir nehir gibi.
Biri dingin ve yolu belli olan, diğeri durgun gözüktüğü anlarda bile fırtınalar kopartan.

Denizin bitti yerde şuan yeşil dağlar var. Mavi ile yeşil. En sevdiğim renkler. Denizden dağlara doğru uçmak isteyen sörfçüler var. Minik renkli paraşütleriyle mavi-yeşile renk katan.

Burada kumsallar var taşlar yok.
Başka bir sakinlik içinde. Dalgalar kıyıya hırçınlık yapmıyor.
İyi anlaşıyor gibiler.
En çok bebekler mutlu burada. Özgürce inşaa ettikleri kumdan kaleleri minik elleriyle bozmak en büyük eğlenceleri.

Şimdi şuan çok huzurluyum.
Kayalar minik kumlara dönüştü içimde, hırçın değilim.
Sabahın kör saatinde sadece ben istediğim için uyanmanın neşesi var.
Akşam denizin yorgunluğu ile tatlı bir uyku bastıyor ki sorma.

Bebeklerin peşindeki aileleri izledim sahilde.
Çocuğu anne diyince ne yapacağını şaşıran anneler, kızının şapkasını giydirmek için peşinden denize kadar koşan babalar.
En çok onlar mutlu etti beni. Tatlı popoların peşindeki aileleri çok sevdim.

Geceleri yıldızlara doğru kayısı gibi turuncu bir dolunay çıkıyor ortaya.
Birayı sevmem ama karşısında bira içmek bir başka oldu.
Havanın temizliğinden hemen çakırlara büründü keyifler, yüzde alık bir mutluluk, her şeye gülme isteği.

Kendi yaşıtlarım, yaşından büyük davrandığı için bir kuşak altta daha çok vakit geçirdim.
Dev dalgalardan korkarak kaçmaktansa üzerine atladık.
Suyun içinde bir su savaşı.
Gençken daha gözü kara olurduk hani, onlarda öyleler.
Atlarız dedik atladık.
Gideriz dedik gittik.
Bu bahsettiklerim 20 li yaşların başı. Ben ortası.
Benim yaşımdakiler için sahilde tavuk gibi çevrilmece modası hala devam ettiğinden pek kaynaşamadık.

90lı yaşlarına yakın bir nineyle tanıştım.
8 gün boyunca hiç sesini duymadım. Sadece birbirimizi görünce gülerek selam verdik.
8. günün sonunda ninecim sen neden hiç konuşmuyorsun? diye sorduğumda... herkes gereğinden çok konuşuyor dedi. Yine gülümsedik.

Hayalperestler.
Dün denizde açılmışken, yorgunluktan uzandım.
Ellerimi başımın altına koyup yukarı baktığımda gördüklerim kahve fallarından daha güzeldi.
Dünyadan bir an geçiyordu. Onu durup izledim.

Siz de tatile çıkın ve izleyin.
Dinlenmek için sadece durmak ve izlemek yeter.
Sadece baktığınız yerde gülen ve sadece mutlu olmak için yaşayan insanlar olsun yeter.

Bütün bohemler için.
Sevgiler




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...