Ana içeriğe atla

Gönlüme takılanları görüyor musun?

Yeni yıl için gitmek istediğim yerlerin listesini çıkartıyorum.
Eskiden uzaklar uzak gelirdi.
Şimdi uzakları yakın etmek yerine uzaklara gidiyorum.

İlk hedef: İspanya!
İspanyolcayı seviyorum, İspanya'yı da severim gibime geliyor.
Sanatçıları garipse, mutlaka orası da enteresan ve keşfetmeye değecektir.

Mesela Dali'nin en sevdiğim kısmı yemeklere olan düşkünlüğü.
Bir peynire bu kadar özenen, Gala ile akşam yemeğini anlamlaştıran kişiliğe her zaman gülümsemişimdir. 
Severek içtiğim şarapta damağıma takılan neyse onda da biraz öylesi var. 

Şimdi gitmek istediğim yerler.
Siz de araştırın. 
Popüler olmak zorunda değil, balayında gideriz kaygısı taşımayın, para biriktirme derdine düşmeyin, vizeye takılmayın.
Google'layın!





Burası Como gölü, İtalya.
Belki binlerce sokakcık vardı güzel ama burayı görünce orada oturup kahve içmek istedim.
Taşların üzerindeki sarı renkler polen gibi geldi.
Bir bahar günü azıcık esen rüzgar ve sakinlikle orada oturup ne güzel sohbet edilir.







Neuschwanstein Castle, Bavaria, Germany
Dünyada böyle yerler varsa, periler de vardır. 
Külkedisi de gerçektir.
Kötü bir çocuksanız Gargamel bile çıkabilir.









İlk aklıma gelen: O yapraklar ne güzel çıtırdar.
Yerde gördüğü kuru yaprakları çıtırdatmayı sevenler için :)

Autumn Tree Tunnel, Smuggler’s Notch State Park, Vermont



Vasiyetimdir: Ben öldüğümde gitmemişsem, açamamışsam kollarımı öyle kocaman, küllerimin birazını serpin oraya. Gökyüzünde uçarak yaşıyım biraz daha.
Sonra yere düşüp ölebilirim.






Tanrı bizleri yarattı.
Sonra yarattığı insanlar renkleri, desenleri ve korkmadan onu buna karıştırarak şaheserleri tasarladı.

Gaudi seni seviyorum.





Burası İspanya'da belki bilinmeyen bir yerde minicik bir çıkıntı.
Çıkıntının süsü bir perde ve yanında beyaz yuvarlak bişi daha.

Ben küflenmiş portakallı sandoz rengi duvarları sevdim.
Küfte bir yaşanmışlık, renkte bir varlık vardı.

İnsanları da böyle seviyorum işte.
Küflerine aldırmadan, parlayan renklerine gülümseyerek.









Burayı tesadüfen buldum.
Tam olarak neresi bilmiyorum, fikrim var ama yalan söylemiş olurum.
Renklerine vuruldum.
Bilen varsa yazsın :)






Ve Yunanistan!
Dibimdeki memlekete gitmedik bir türlü.
Oysa o beyazlığın içinden, o maviliğe nasıl güzel bakılır.
Arka fonda Yunanca şarkılar.
Özellikle bazı şarkılarını çok seviyorum.
İki kulaç mesafede olduğundandır belki.









    Bu yazıyı yazarken dinlediğim şarkı:



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...