Ana içeriğe atla

Hayat: Bir Ziyaretçinin Yeryüzü Rehberi

Bir kitabin ismi. 
Düşünunce yazdığım blog da aynen böyle: Bir ziyaretçinin yeryüzü rehberi...

Bir cok arkadasima yazmalarini soyluyorum.
Yazmiyorlar.
Cogu yarim birakiyor, unutuyor, ozen gostermiyor.
Daha buyuk cogunluk korkuyor.

Yazdiklarinin begenilmemesinden dalga gecilmekten dikkate alinmamaktan.
Konularini, yazilarini sinirlandiriyorlar.

Bense kimin ictenlikle yazdigini gorsem okuyorum.

En cok seyi en az umdugunuzda,
en guzelini en dogalinda bulabilirsiniz.

Sayfalarca okumak istemeyen varsa burada ayrilabilir.
Devam edebilirim ya da biterebilirim. 

Gorsel eklemeyecegim.
Bugun hayal gucumu calistirmak istiyorum. 

Cocuk olsaydik nasil olurdu? 
- Bunu istemiyorum.
- Hayir
- Evet
- Seviyorum
- Begenmedim

Her sey ne kadar net.

Simdi buyume sancilarina bakalim
- Olmayabilir
- Fena degil
- Iyi
- Hos/ hoslaniyor gibiyim
- Pek icime sinmedi

Her sey kivrak.

Iste boyle hayatlar yasiyoruz; kivrak ve dolambacli
Kimse korkmasin herkes boyle. En kendine  guvenen bile net olamiyor/olamayabiliyor.

Bir minigin karsisindaki minigi dudagindan pat diye, baska bir sey dusunmeden opmesini hayal edin.
Ertelenen minik bir opucuk gibi iste. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...