Ana içeriğe atla

Serin bir sessizlik, greyfurt rengi güneş.

Günler günler oldu yazamadım.
İçinde aitlik olmayan yazılardan, sözlerden, işlerden, güçlerden, günlerden, anlardan sonra aitliğe ulaştım.
Geçen günlerde bütün bu kaosun içerisinde kendimi düşündüm. Kendim için ne yaptın?
Bazen bir durup, anı durdurup sormak lazım.
Sosyal ağlarda paylaştığımız, paylaştıkça çoğaldığımız biz miyiz, yoksa başkalarını mı çoğaltıyoruz?
Başkalarının sesleri, fikirleri, kafamızı dolduran görüntüleri içerisinde kendimizi hergün biraz daha azaltarak ilerliyoruz.
Sonra işte içinden çıkamadığım bir hale geldiğimde gittim.
Gittim.
Nereye mi?
Yazmayacağım.
Ama gittim.
Yıllar yıllar sonra hala kan dolaşımı vücudumda cirit atıyor olursa yazarım. Çok komik. Duyan şaşırıyor, 5 dk sonra kahkahalarla gülüyor.
Neden mi yazmıyorum?
Ee böyle yazınca olmaz ki, tepkiyi görmeliyim, o yüz ifadesini şaşkınlıktan kalkan kaşları, kafanın hafifce geriye gidişini, ağzın hayretle açılışını görmeliyim.
Beni görürseniz sorun Nereye gittin? diye.
Belki gülerim anlatmam, belki gülerek anlatırım.

İşte Pazar oluyor. Bayılırım gün doğumuna. Özellikle yazın ne güzel olur. Serin bir sessizlik, greyfurt rengi güneş.
Yarın çok işim var. Yetmiyor günler diyemiyorum, yetmiyor bana hayat. Ne yaşamaya doyuyorsun ne uyumaya.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...