Ana içeriğe atla

Koza Evresi

Tırtıllar dünyanın en obur hayvanları değildir belki. Ama ben onları çok obur bulurum. Derdim tırtılı anlatmak değil. Tırtıl gibi hissediyorum kendimi, derdim bu. Çevremdeki bütün iyiliği, kötülüğü, bilgiyi, kültürü, cehaleti, tozu, börtü böceği, yiyorum sanki. Şiştim.
Şimdi bir koza öreceğim kendime. Umarım zamanında çıkabilirim.
Uzun soluklu değildir derler kelebeğin ömrü. İnsanın daha mı uzun yaşadığını sanıyorlar acaba.

Aslında bu dünyada bize koza. Astronot olacaktım ben diye söylenmeye başlamadan kozama çekiliyorum.
Nerelerde olduğumu merak edip, bloguna bir bakalım belki bişi yazmıştır diyenler içindi bu yazı.

Başarabiliyorsanız sevgiyle kalın!

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...