Ana içeriğe atla

Sahnede Tehlikeli İlişkiler

>>Haftasonu ani bir kararla İstanbul Şehir Tiyatrolarını aradım. Telefondaki adam: "Hemen gelin!" dedi. Evet aynen okudunuğuz gibi "Hemen gelin!"
Oyun güzel mi?
Siz bence hemen gelin!
Peki...
Ve gittim. Oyun güzel değildi, mükemmeldi. "Tehlikeli İlişkiler" hakkında ne söylemesem az kalır. Aynalardan oluşan dekoru, çok basit ama dahiceydi. Yansımalar bazen konunun en can alıcı noktalarını gösteriyordu.
Aşkın ve esaretin, kibirin, bencilliğin ve en önemlisi elde etme duygusunun insanı nasıl tutsak ettiğini çarpıcı bir şekilde anlatıyordu oyun. Oyuncular ölüp ölüp dirildiler sahnede.. Kimi nefretten kimi kederden haykırdı.


Yazan: Choderlos de Laclos muş.Oyuncular arasında Şebnem Köstem, Esra Ronabar, Ece Özdikici, Levent Üzümcü ve Tomris İncer var.


Choderlos de Laclos tarafından, 18. yüzyıl sonlarında yazılan “Tehlikeli İlişkiler”, dönemin Fransız aristokrasisine dair eleştiri sunuyor. Tutkulu bir aşk hikâyesi ekseninde ikiyüzlü cemiyetin tüm değerlerden yoksun, yıkıcı görüntüsü çiziliyor.


Çıkışta bir mutluydum ki sormayın. .
Ben evcimen izleyiciyim. Ama tiyatro; işte oradalar ama aslında taa oradaydılar.
Oyunu ikinci hatta üçüncü kez izleyemeye gelenlerle tanıştım. İmkanı olanlar size söyleniyorum: "Hemen gidin!"










Telefondaki görevli bey amcaya saygılarımla... Hala beni öğrenci kabul edip, biletimi ona göre verdiği için ekstra teşekkürler... ! :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...