Ana içeriğe atla

Ruhumuzu Öldürüyorlar

İşte bugün son gün. Ne demiş şair... diye bir cümle kurmak istedim ama bilemedim ne diyeceğimi. Hüzünlüyüm, ama geçer herhalde. Çok fazla nefessiz kalan insan oldu son günlerde, yani son nefeslerini verdiler. Ölüme karşı tuhaf bir tutum var içimde. Sonunu bile bile inadına yaşamak gibi.
Bütün insanlık olarak göçüp gideceğiz. Bütün hüzünlerimizi, sevinçlerimizi, maddi manevi bütün yüklerimizden arınacağız. Hissetmeyeceğiz bir daha. Uyur gibi olucak tahminimce. Bir daha uyanmamak. Aklımızda keşkeler kalmayacak ama ardımızda keşkeler bırakacağız eminim. Kimisi genç yaşında gitti diyecek, kimisi ömrü bu kadarmış. Torunlarını gördü en azından diye sevinenler olacak, çok hastaydı huzur bulmuştur diyecekler belki.

Sonucu basit aslında ölüm. Yaşamın sonu. Tünelin sonu var. Hemde çoğu insan sonunun ne zaman geleceğini bilmediği için karavana yaşıyor. Çarçur ediyor günlerini. Ben de o çoğunluktanım şimdilik. Üzülüyorum, yıpratıyorum kendimi. İnsan insanı üzüyor en çok, en acıklısı bu. Hem insanlık olduğu için varız, hem de insanlık bizi mahvediyor.

Önce bedensel değil, ruhsal ölüm başlıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...