Ana içeriğe atla

Korktuğum Başıma mı Geliyor?

Korktuğum başıma geliyor mu acaba?

Mezun olmanın da sakıncaları var. Hayatın önünde sere serpe serildiği günler gelince insan önce bir ürküyor, sonra geliyor verilmesi gereken aşamalı kararlar...
Öncelikle aşık olacağın iş meselesi! Normal aşka bile düşmek yeterince zor ve kaderselken ( böyle bir tabirin doğrulduğundan şüphe ediyorum) bir de aşık olacağın bir iş "bulma" husumeti daha da kıvrandırıyor insanı.

Yıllar yılı okuduk okuyoruz. Çalıştık çalışıyoruz. Aradık hala tarıyoruz ( hala aramıyoruz bildiğin tarıyoruz.) Korkular önümüzde Berlin duvarı olmuş biz zavallı çakma Yahudiler sıkışmış kalmışız sorunların içine. Vay halimize, vay halime.
Excel'den bir gıdım anlamayan ben bugün; " Nasıl formül çıkartırım?" diye merak ediyorsam gökyüzümünün limiti kafama çarpmaya başlamış demektir.
Ama sonra insan düşünmeden edemiyor; sana uygunun kalıbı içinde kameraya mutlu portresi çizmek mi daha iyi, yoksa sana tamamiyle zıt bir yerden başlayıp kendi kalıbını çıkartmak mı daha matrak ?

Matrak yolu seçmişim görünün o ki. Az önce "gelmeyeceğim" dediğim bir yerin toplantısında oyun hamurları ve renkli kalemler görünce gözlerimdeki büyüme ve anlık "yok artık!" düşüncem; ne zaman kolay yolu seçtim ki düşüncesinin yanında sönük kaldı silinip gitti...

Çaylak zamanlarda, aşık olmam gereken işi bulma yolunda, böyle soru işaretlerinin çengellerine tutanarak gidiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...