Ana içeriğe atla

Kaos mu?

Sebebi kaos mu?
Yaratıcılığımızı besleyen kaos ve acılar mı?
Bir bunalım, derin bir üzüntü hali, çoğu zaman rahatsızlık, uyuyamama, farklı şeylere odaklanma, iç kemirmesi... nedir bizi yaratıcılığa iten?

Çok mutlu kişilerin yazdığı çizdiği şeylerden ilham almadığımız kesin.
Sürekli vaadedilmiş mutluluk bir balon ve biz onu gördüğümüz yerde patlatıyoruz.
Hep rahatsızlık veren, yolu sıkıntıdan geçen şarkıları içselleştiriyoruz.

Takıntı.
Hayır takıntı değil.

Sıkıntı.
Takıntılı olduğu için sıkılmıştır belki.

Hayır yazdığımdan şaşmıyorum, konudan konuya atlamıyorum.
Burada başka birşey anlatmaya çalışıyorum.

Üzüntü ve kederden beslenen ruhun yarattığı şeyin güzelliğinden.
Evet ben güzel buluyorum, belki çarpıcılığından dolayı güzel geliyor. Doğrudur ben garip bir insanım. Tamam haklısınız çok normal biri değilim.

Ama bir sıkıntı duyduğumdan yazıyorum.
Belki bu beni yaratmaya iter.

Her gün günümün her saniyesi onu bunu şunu tüketirken biraz üretmem lazım.

Sıkıldım.
Evet yine döndüm sıkılma haline.

Sıkıldım, okuyup okuyup düşünüp düşünüp hiçbir şey yapmamaktan sıkıldım.

Kimdim ben, nasıl biriydim?
Bir yerde birileri bana sen farklısın demişti.

İşte o noktada zaten -afedersiniz- sçtm.

Farklı olmak nedir, ben neden farklıyım, diğerleri farksız mı, diğerlerinin farksızlığını tanımlayacak fark nerede?

Çok benzer bir hayatın içinde yaşıyorum.
Çok benzer hayat ne demek...
bunu bu ara sürekli siyah giyinmem üzerinden anlatmak istiyorum.

Sıfır risk.
Muhtemel kusurların %100 kapanması.
Beğeni seviyesi makul.
Dikkat çekme ihtimali düşük.

yanımdan geçen her 10 insandan 9u gibiyim.

Ama ben farklıydım.

Çocukken belliydi hani benim farklı olduğum.
yanımdan geçenler de belki farklıydı. her 10 kişiden 8ine sen farklısın denmişti belki de.

peki farklı olmak yetmedi.
fark yarattım mı?

Hayır.

fark yaratmak neydi?

neyse biliyorum artık uzun yazı da okunmuyor. Eskiden ne güzel buradan sohbet ederdik.

yarın için farklı birşey yapıp renkli giyiniyim ve yanımdan geçen o kalan 1 kişiye günaydın falan diyim.

bu yarattığım kaos bu yazıyı yazmamı sağladı.
yani sonuç olarak evet sebebi kaos.




Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...