Ana içeriğe atla

Kabuklu Kişilikler Çıtırdıyor

Cuma akşamı çok sevdiğim bir arkadaşımla görüştük. Sohbetin konusu nasıl olduysa ben oldum.
Bizim oğlan bir kızdı bana sormayın.
Mutlu olduğunu düşündüğüm hayatımın kulağını çekti resmen.
Ayaklarımın yere bastığını düşünürken, hayalperestliğime sitem etti.
Dışarıdan birinin sizi eleştirmesi ilginçtir.
Göremediklerinizi, gözünüzün içine sokar. İnsanların kafasına indirdiğim balyoz şeklindeki mesafemi, çok yakın arkadaşlarım haricindekilere gerçekte göstermediğim evcimenliğimi, insanları hayatımda nasıl kategorize ettiğimi... büssürü şey söyledi.



Bildiklerimizin aksineyiz. Biri bize, bizi anlattığında dumur olabiliyoruz.
Yanlış mı aksettiriyoruz acaba. Bilinmezlerimize tutunduğumuz kesin.
Çok ayyuk, bilinir, tahmin edilebilir bir kişi olmak kimse istemez. Belki de bu yüzden kabuklarımız var. Birini kabuğun var diye eleştirirken kendi kabuğumuzu sorgulamıyoruz. Ben de dahilim buna.

Şeffaf değiliz, olamayız da istemeyiz de. İncinmekten korkarız, böylesi daha havalı gelir, hatta daha çok işimize gelir. Sürüyle bahanemiz var karşımızdakilere karşı.
Sonra bu bahanelerimizi öyle bir özümsüyoruz ki gerçeklerimiz haline geliyor.

Mutlu olmak için geldiğimiz bir hayat var. En azından kitaplarda ve filmlerde böyle olduğu idda ediliyor.
Ve bunu kendimizi başkalaştırarak heba ediyoruz. Duvarlar ördükçe kendimizden uzaklaşıyoruz. Karşımızdakilere uzaklaştığımız her an, kendimize yaklaştığımızı sandığımız o an oluyor. Ama yalan. Kandırıkçı yapımız böyle.
Oyunları seviyoruz ama aslında dürüst olabildiğimiz insanların yanında bir hayat diliyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...