Ana içeriğe atla

Günün Sevilesi Kelimesi ve İdealizm

Düş Gezgini.

Şimdi Coşkun Aral televizyonda, kendisi belkide ülkemizin tek düş gezgini. Fotoğrafçı. Anı kaydediyor.
Okumadığımızdan, gezmediğimizden bahsediyor.
Okulda da tartışılırdı eskiden; çok gezen mi?, çok okuyan mı? çok bilir diye.
Şimdi en hızlı Google'layan biliyor. Google'lamak. Yüzyılımızın dile pelesenk olmuş kavramı.

"Artık hiç birşey öğrenmeden de para kazabiliyorsun..." diyor Aral. "Türkiye'de maçizm hakim" diye ekliyor.
Tarihimizin önemli anlarına tanıklık etmeye çalışan biri kendisi. Amaçları, idealleri uğruna yaşadığı hayatı sömüren -ama iyi anlamda bir sömürü- ve bizlere yansıtan naçizane kişilik.

Saygılarım sonsuzdur size sayın Aral.

Düşünüyorum da idealleri olan kaç kişi kaldı ki? Bu yazıyı okuyanlar kendi ideallerini sorgulasın. Geçmişlerine ait amaçlarını, beklentilerini. Dünyayı değiştirme çabasından bahsetmiyorum. Kendilerini değiştirme çabasında bile çuvallayan insanlık, ideallerinin üzerine kibrit suyu dökmüştür. Ve gelecek nesiller sönmüş ideallerin küllerini sadece savuruyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...