Ana içeriğe atla

VEGAN beslenmek mümkün mü?

Tabii ki mümkün.
"Bazı kaynaklara göre geçtiğimiz on yılda dünyadaki vegan sayısı %350 artış göstermiş. ABD nüfusunun %3’ü İngiltere nüfusunun ise %1’i vegan olduğu tespit edilmiş. Almanya’da ise bu oran yaklaşık 3%."

Hatta bu rakamlara katkıda bulunmak için https://www.howmanyvegans.com/ adresini inceleyebilirsiniz. :) 

En çok Vegan tabii ki Hindistan'da en azı da İspanya'daymış. Ki bence yeterli veri olsa Türkiye İspanya'nın yerini alırdı. 

Related imageMaalesef yıllardır kafamı kurcalayan konu, son dönemde üst üste izlediğim belgesellerle depreşti. 
Özellikle Netflix'te geçen gün izlediğim "Cowspiracy: The Sustainability Secret (https://www.netflix.com/title/80033772) oldukça etkileyiciydi. 

Türkiye'deki etin, sütün, yumurtanın önemini düşününce Vegan'lık imkansız geliyor.
Yıllardır süt içmiyorum ve sütün hiçbir faydasına inanmıyorum. Aslında inaçsızlık oldukça yetersiz bir yorum; okuduklarım, izlediklerim, dinlediklerim bir yana bendeki etkisi oldukça rahatsız ediciydi.
Tavuk...
Yıllardır oldukça az miktarda tüketiyorum. "Organik tavuk" diye etiketlenmiş tavukları bile minimumda tüketiyoruz.

Ama yoğurt ama yumurta hele peynir. Of.

Ben peynirsiz, yoğurtsuz naparım ne yerim...

Birkaç gündür nasıl beslenirim diye düşünüyorum. Yerlerine ne koyarım, tarifler neler, yediklerimin içinde ne kadar süt ürünü var...
Çok.
Gerçekten o kadar bağımlıyız ki.

Etten, tavuktan, balıktan daha kolay vazgeçerim ama VEGAN'lık bambaşka bir konu. Çok zor.
Araştırmalar gösteriyorki diğer canlılara verdiğimiz zararın telafisi yok.
Bu hızlı tüketimde yediklerimizin sağlıklı olma ihtimali %3'ten daha az.




Keşfettikçe yazacağım.
Şimdilik minik denemelerim var.

Bugünkü akşam yemeğim Vegan menüsündendi mesela.
Yarın sabah kahvaltısını bu şekilde yapmayı planlıyorum...

Yorumunuz varsa paylaşabilirsiniz. :)

Selis


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...