Ana içeriğe atla

Nereden Başlamasam?

O kadar uzun zamandır yazmıyorum ki, nereden başlayacağımı kesinlikle bilemedim.
Kısa sürede fazlasıyla değişen hayatım, değişen ben ve değişmeyen bir zamansızlık içindeyim.

Gün 24 saat ama sığamıyorum.
Ne kadar erken uyansam da gün yetmiyor.
Bazen sabahları yoga yapıyorum. 15 dk'lık kısa bir esneme rutini ardından gelen duş, hafif kahvaltı ve hazırlanma 1.5 saati buluyor.

Sabah 6'da uyansam bile 8'de başlayan bir işe yetişemiyorum.
Hızlansam yaptıklarım oldukça yüzelsel oluyor.

Dediğim gibi yetmiyor.

Toplamda ort. 2 saati yola harcıyorum.
Git gel min. 2 saat sürüyor.

Kaldı 22 saat.

Ort. 6 saat -mümkün olduğu kadar- deliksiz uyumaya çalışıyorum.

16 saat...

Sabah 8 akşam 5.30 arası çalışan biri için...

Kaldı mı 6.5 saat.

Şimdi koskoca bir 6 saatim varmış gibi davranalım.

Ort. bir akşam yemeği için hazırlık + yemek 1- 1.5 saat arası.
Yemek yerken dizi izlersem en azından 40- 50 dk süren bir diziyi izlemeyi garantileyebilirim.

Eğer spora gidersem yol + orada geçirdiğim süre 2 saat.

Ne kadar kaldı hesaplayan?

Yine biraz daha yuvarlayalım 3 saat kaldı.

Vay be 3 saat.

Yazmak, çizmek, okumak, keşfetmek, öğrenmek, yaratmak, bozmak, bomboş durmak için 3 koca saat.

Peki ya sevdiklerim?
Eşim, dostlarım, ailem...

Yani sözün özü.
Bana zaman yetmiyor.

Koskoca bir gün yetmiyor.
Size yetiyorsa haberleşelim, yardıma ihtiyacım var.

Selis




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...