Ana içeriğe atla

Barcelona'da bir Pazar



Selis nasıl biri diye soran olursa
böyle biri desinler. 


Yıllar içinde posterlerden resimlere geçmeyi başardım. 
Yeah! 
Maria adlı ressamdan da Barcelona'da bir gece isimli çok güzel bir resim satın aldık.


Tesadüfen keşfettiğim ve yıllardır her gelişimde mutlaka izlediğim flamenko gösterisinden bir anı. 
Asi, atarlı, güçlü bir anı.


Sokaklarda Harry ile Hermione'nin kızı gibi dolaştığım doğrudur.






Sahilde hava böyle güzeldi.
Ben de böyle mutlu ve turuncuydum.


İlk Barcelona'ya gelişimde de bu şapkam vardı.
Şapkasız çıkmam abi. 



Gönlüm renklendi. Yemekleri doğal ve renkli yerleri çok seviyorum.



İzmir'de de akşam olunca sahile geliriz/ gelirdik. 


Sarı kazağımla Barcelona'da son gece. 
Uzun uzun yazmama gerek yok, tavsiyem yok. 
Gidin keşfedin.
Tembellik etmeyin, başkalarının yaşadıklarını ve tavsiyelerini bir kenara bırakın.
Kendiniz keşfedin. 
Belki kendinizi keşfedersiniz.

Hasta luego! 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...