Ana içeriğe atla

√ Ain't Got No, I Got Life - Nina Simone √


"What happened, Miss Simone?" 

Netflix'in bu muhteşem önerisi Perşembe akşamımı şenlendirdi. 
Muhteşem sesli aktivist Nina Simone'u kim tanıyor ki? 
O da küçük bir kızdı, peki nasıl bu kadar iyi piano çalmaya başladı? 
Siyahlar ve beyazlar olarak ikiye ayrılan bir zamanda nasıl gri alanları da siyaha boyadı. 
Asi! 
Onun zamanlarında var mıydı öyle asiler? 
Kolay mıydı bir kadın için ayaklarının üzerinde durup asi olmak. 
Şarkı söylemek bir seçim miydi yoksa zorunluluk mu? 
Para kazanmak için yaptıkları ona kariyer ve görkemli bir isim sunarken, bedelini neyle ödemişti. 

Bazıları kopyalar, bazıları yaşarken o hissetti belki de. 
yaşarken hissetti.
hem yazdı, hem söyledi.

o dönemin Amerika'sında bir tutunamayan mıydı?
yoksa onu Nina Simone yapan tüm bu olaylar mıydı?

Siyah ve beyazların arasında karanlıkta kalmış bir aydınlık.
tüm bu ikilemler şarkılarının besin kaynağı.

O Nina Simone
binbir zorluğa rağmen o Nina Simone.
Bizim basit, komplike, anlamsız sıkıntılarımız karşısında 
yaşadığı tüm çatışmalara rağmen 70 yıl dünyada kalan muhteşem ses. 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...