Ana içeriğe atla

Autumn Leaves (Les Feuilles Mortes)

Bu güzel şarkıyı keşfetmemişler için... 

Autumn Leaves, defalarca kere yorumlanmış bir klasik pop ve caz şarkıdır. Orijinal hali, 1945 yılında yazılmış "Les Feuilles Mortes" (Türkçe: Ölü Yapraklar) adlı Fransızca bir şarkıdır. Fransızcadan İngilizceye çevirisini Johnny Mercer yapmıştır.
Hem caz, hem de pop sanatçılarının ilgisini çekmesinin nedeni; parçanın her iki türe de uyum sağlayacak bir altyapıya sahip olmasındandır. Enstrümantalbir havada ilerlemesi ve sözlerinin derin anlamlar içermesi, parçayı birçok sanatçının gözünde değerli bir yere taşımıştır.
Bestesini Joseph Kosma'nın yaptığı parçanın Fransızca sözlerini ünlü şair Jacques Prévert yazmıştır. Amerika'lı şarkı sözü yazarı Johnny Mercer de1947 yılında şarkıya İngilizce sözler yazmıştı. Şarkı ilk kez 1946 yılında Marcel Carné'nin çektiği Les Portes de la Nuit filminde Yves Montand tarafından söylenince ünlü oldu. 1956 yılında ise ABD'de Robert Aldrich şarkı ile aynı adı taşıyan filmi çekti. Joan Crawford'un başrolünü oynadığı filmde ise şarkıyıNat King Cole seslendiriyordu.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...