Ana içeriğe atla

İnsan İnsanın Mayasıdır

Onumde defterler, dergiler...

Nereden baslasam...
Kelime tutkum ayyuka çıktı. Uzun zamandır duymadığım bir kelimeyi duyunca, cocuk gibi seviniyorum.
Cocukken alt komsumuzun bulmaca defteri vardi. Yeni kelimeleri surekli yazardi.
Belki oradan kaldi bu sevgi.
Bir de karı-koca birbirlerini ne severlerdi. Nizamettin amca pipo icmeyi severdi. Yaktimi piposunu apartmana yayilirdi kokusu. Bir de Musine teyze kahvesini getirdi mi, degmeyin keyfine. Emektar bir cadillac arabasi vardi. Onu bir guzel yikardi. Kova kova sular, kopukler ve cila ile goz alirdi. En son o arabayi hurdaci cekerken gordum. Hastaliktan ilgilenmez oldu. Sonra bir agacin altinda curudu garibim.

Marquez'in kitaplarinda inanilmaz karakterler vardir, inanilmaz hikayeler. Anlatmak icin yasamak kitabinda harmaninin nereden geldiginden bahsediyor. Dedelerimizin, ninelerimizin hayatimiza kattigi inanilmaz seyler var. O zamanlar belli olmasada sonra bunun etkilerini kesfediyoruz.
Hikayeleri seviyorum ama o hikayeleri yaratan insanlari daha cok.
Buyudukce bunu daha iyi anliyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...