Ana içeriğe atla

Hafiflemek İstiyorum



Az önce şöyle sordu biri:
- anorexia ne demek?
Diğeri cevap vermeden ekledi:

- Ben de anxiety ne demek bilmiyordum.

İstanbul'a gelince öğrendim.
İzmir'de yok muydu? Vardı tabii ama hiç yakınlarda olmadı. Endişelerin hiçbiri bir hastalığa dönüşmedi ya da kilo ve güzellik hiçbir zaman bir sağlık sorunu yaratmadı.

Biz hafif insanlardık.
Sıkıntılarımızı sahilde yürüyerek atan, sohbet ederek mutlu olan insan toplulukları.

Sırt ağrılarım buraya gelince başladı.
Saçımdaki beyazlar burada çıktı.

Şehri suçlayamam kabahat sen değildin İstanbul, sorun sende değil bendeydi.
Büyüdüm, yaşlandım, olgunlaşırken hırpalandım.

Kendimle ilgilenmedim itiraf ediyorum.
Eskiden evde kurabiye yapardım, muhallebili kurabiyem meşhurdu, şimdi meşhur cafelerde aradım farklı lezzetleri.

Çok sevdiğim 2 ayakkabım vardı, bi iki pantolonum ve bir montum.
Kış geçerdi böyle.

Sonra aldıkça aldım, her güne yenisini kattım, eskisini çabuk unuttum.
Bir kankam, bir pötürüm vardı.
Sonra sürüyle insan tanıdım. Bazılarına gereğinden fazla zaman harcadım.
Bunlar da geldi geçti ama geçerken çok yıprandım.

Gitmeyi hiç istemedim çünkü güneş alan bir odam vardı.
Güneş bana yeterdi.
Sonra o da yetmedi, daha güneşli salonlar aradım.

Büyük bir yetinemeyenler olduk.
Ki ilk geldiğimde İstanbul'a sadece birkaç tututanamayanlardık.

Yeniden hafiflemek istiyorum.
Bir tüy gibi uçmak istiyorum.
Fazla eşyalarım, fazla insanlarım gitsin, kalmasın.
Uzun saçlarım, uzattığım laflarım kesilsin, kısalsın.
Birbirinin aynısı elbiselerim, vazgeçemediğim ama hiç giymediğim pantolonlarım paketlensin ve gönderilsin.

Kurtulmak istiyorum üstümdeki ağırlıklardan.
Bir tane atkım olsun benim olan.
Her okazyon için sadece bir tane olsun çantam. Tüm fazlalardan ben uzaklaşıyorum onlar da bana uğramasın.

Şekerler ve şekerlemeler, hayatımdan vazgeçemediğim tüm tehlikeli muhteşem yemekler, kalçalarımdan uzaklaşsın. Göbeğimde sadece yoğurt kalsın ve onun sağladıkları.

böyle bir süreç başlatıyorum bakalım 21 günde neler yapacağım.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...