Ana içeriğe atla

Roma'dan Sevgilerle


Hayatımda ilk defa yurtdışına çıkmak istediğimde Roma'dan bir dönüş bileti almıştım. 
Çünkü gidişe param yetmemişti. 
Kendi ayakları üzerinde durmak için yola çıktığında ya bunu tam yapacaksın ya da hiç yapmayacaksın. 
Gidiş bileti için bir kart kampanyasına katılıp öyle bilet alabilmiştim.

Roma benim ilk büyük maceramdı. 

Bir başıma yola çıkmıştım ve başında da sonunda dediğim gibi: 
Kaybolmak yok, keşfetmek var! 

Ve yıllar sonra bir sonbaharda yeniden Roma'ya gittim. 
İlk gittiğimde yeşildi, şimdi sarı. Ama ne sarı, o güzelim ağaçlar sararınca renklenmiş, süslenmiş. 
Hava desen mis. Bir ceketlik güzel havalardan. 

Yani sözün özü Roma'ya bir de Kasım'da gidin.
Kasım'da aşk da başkaymış Roma'da. ;) 

Kalacak yer, yemek, gezilecek yerlerle ilgili tavsiye istemeyin, verene de kulak asmayın. 
Herkesin kendi macerası olmalı. Başkalarının deneyimlerini kendilerinize hedef edinmeyin.

Siz hedefsiz bir oksunuz. :) 

Orada bu yapılmaz, burada şu yenmez, mutlaka şurada bu dinlenmez. 
Herkes kimseye benzemez. 
























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...