Ana içeriğe atla

Fil hafızasına yazdım: Zaman önemli


Zamana taktım bu ara. 
Mezarlıkların yanından geçerken, orada olanların bir çoğuyla aynı zamana sahip olduğumu düşündüm. 
Daha azı ya da daha çoğu fark etmez. 
Sahip olduğumuz şey: Zaman. 

Kaliteyi bir çok şeyde arıyorum. 
İnsan, yemek, giyim, malzemesi, işçiliği vs.
Zamanın kalitesini atlıyorum. 
Durduğumda sosyal medya hesaplarıma bakıyorum. Başkalarının zamanlarına göz atıyorum.

Kitap okuyamıyorum. 
Odaklanamıyorum hikayeye. 
Telefon çalıyor, mesaj geliyor en kötü uykum geliyor. 

Kendi zamanımı çalıyorum. 
Öldüm mü?
Şişmanlıyorum. 
Ben yerim de kilo almam günlerim sona erdi. 
Yiyorum ve alıyorum. 
Çünkü daha az yürüyorum. 
Taksi kovalıyorum, metroya koşuyorum. Ama yürümüyorum.

Kurgu/ kurmaca dersi alıyorum. 
Üretmemi teşvik ederek, tıknamış damalarımı açar diye. 
Deniyorum. 

Zaman yani.
Önemli. 
Siz son günlerde zamanınızı neye harcıyorsunuz?

Not: Çocukluğumdan beri saat takamıyorum. Ama bu fillere aşık oldum. Belki bana zamanı hatırlatırlar. Fil hafızasına yazdım: Zaman önemli. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...