Ana içeriğe atla

Size Hiç Milano'dan Bahsetmiş Miydim?


2012 Ekim'di sanırım ki hatırlamıyorum bile tarihini Milano'ya gittim. 
Roma'ya göre oldukça gösterişsiz olan bu şehrin, dikkat çeken kısmı kesinlikle insanlarıydı. Roma'da ne kadar bina odaklıysam Milano'da o kadar insan odaklıydım. 

Güzel ve jilet gibi insanları, 80'in de bisiklete binen teyzeleri, bebeklerini bisikletlerinin arkasına özenle yerleştiren anneleriyle hayranlık uyandırdı. 
Como Gölü'nde George'u göremesem de check-in olmuşluğum var evinden ;) 

Fotoğraflarla gezelim...




Tramvay'dan bir görüntü: Bütün toplu taşıma araçlarını biletsiz kullanarak gezdiğimi yetkili mercilere söylemeyin. Şehir tramvayla gezilmek için tasarlanmış. Hem insanları hem de şehri görmek için güzel bir yol.



Belki Roma'da yaşamak isterdim... Ta ki Milano'nun sokaklarına saklanmış bu güzel binaları görene kadar. Pembenin tonlarındaki çiçekler duvarlara boya olmuş. Sakin, huzurlu ve gel yaşaya yaşaya öl diyordu.





Como Gölüne gidiş... :) Güzel ve kısa bir yolculukla ort. 45dk 'da varabilirsiniz. diye aklımda kalmış.


Trenin numarası 57 olunca daha bir sevindiğimi hatırlarım. Kimilerinin 7'ye kimilerinin 8'e zaafı vardır uğurlu sayar. Ben de ne zaman bir 57 görsem gülümsüyorum.


Sultanbeyli gölet görünümlü Como... 





Bütün yolculuk boyunca bunu yedim! Luini! Enfes İtalyan işi pişi. 


Nutellalı crepler de bir harikaydı. Dönünce 1 hafta sebze ve et yedim doğrudur. 
Not: İnsanlar taş gibi. Bunları yiyip geceleri koşuyorlar, bol bol bisiklete biniyorlar ve aşk yaşıyorlardır. 



Ve Duomo!
Güzeldi güzeldi de en çok aklımda kalan juses on the web oldu :) 




Gündüz ressamlar gece müzisyenler vardı bu meydanda. Son gece bir çingene elinde tarotlarıyla geldi. İmparator kartını çektim. Ve hayatım boyunca merak edeceğim İtalyanca yorumlarda bulundu. Ne dediğini/ hayatımda neler olacağını Tanrı bilir :) Her zamanki gibi yani. Orada da aydınlanamadım. Bu da gol değil. 


Çok uzun yıllar önce rüyamda görmüştüm Milano'yu.
Birine söylüyordum Milano'ya gidiyorum diye. Yıllar sonra gidince meydanda dans etmeden edemedim. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...