Ana içeriğe atla

Hayatımın EN Yılına

Dün gece yeni yıldan birkaç saat sonra uzun bir yazı yazmıştım.
2012 ile ilgili döktürdüm.
Şişenin bir kısmı kadehteydi, aklımdakiler bir çırpıda dökülüverdi.
Sabahın geçen günden farkı yok gibi geldi.
Yazdıklarımın gazı ve coşkusu geçmişti.
Bütün günü keyfime kattım.
Akşam olunca yazıyı defterden koparttım, bir defterin arasına sıkıştırdım.
Nina Simone "My baby Just Cares For Me" çalmaya başladı.
Ben de müzikle bu yazıya başladım.
Dünkiyle hiç alakası yok.

Yine uzun bir yazının başında mıyım?
Müzik buna karar verecek.

Şimdi çalan şarkı When I falling love Sammy Davis Jr.
Duygusal kelimeler mi geliyor ardından?
Kim bilir :)

2012 hayatımın EN yılıydı.
Tek bir EN'e sığmayacaktı, sığmadı.
25 yıl yaşamışım da 2012 de ne yapmışım?
25 yıl boyunca 2012 için yaşamışım sanki.
Bütün hayatım boyunca biriktirdiklerimi, kazandıklarımı, öğrendiklerimi, sevdiklerimi, sevmediklerimi, ( Over the Rainbow çalmaya başladı... of enfes.) tükettiklerimi, hissettiklerimi bu yılda kullandım. Bir yer buldu, bir ana sığdı, bir andan rol çaldı falan filan.

Herkesin böyle bir yıl yaşaması gerek.
2012 bir ay daha devam etseydi, neler yaşayacağım bu yıl daha diye heyecandan çıldırabilirdim.

Bütün emeği geçenlere sevgilerimle.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...