Ana içeriğe atla

Aydınlanma Çağı

Okulda okuduğum bir dersin bir bölümüydü.
Sonra hayatın kendisi oldu.

Yıllar geçerken, günlerden dersler çıkartmaya başladım.
Yazmadığım 1 ayda 5 yıllık macera geçti.

Geçmiş 5 yıla bakınca ne kadar azmış dedim. Ne kadar suya sabuna dokunmadan yaşamışız.
Oysa durulan her an kayıpmış, kazanınca anladım.

Sadece minik bir his başlattı bunu belki de tetikledi.
Büyük bir aşkı terk etmek,
Rüyanda okyanusta yüzmek, fırından taze çıkmış çikolatalı ıslak kek gibi.

Hatta durduğun yerden hızlıca uzağa koşmak gibi.
Bisikletle yokuş aşağı inerken yaşadığını hissetmek gibi.

Her gün değişiyoruz.
Minik minik, adım adım ilerliyoruz.
Hayat güzel bir yürüme yolu ama azıcık koşmaya ne dersiniz? Gençken ciğerleri havayla doldurmaya?

Gözü karalığınızı ve inadınızı gençliğinize verin.
Hatalarınızı sahiplenin ve sevin.
Yaşlandığınızda gençliktendi dersiniz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...