Ana içeriğe atla

Müzikle Okuyun



Bu yoruma bayıldım!

Uzun zamandır yazmıyorum... 
Nereden başlasam... 
Kısa kısa olsun o zaman. 

Yıllardır 17 yaşında hissederdim, son günlerde 18 den gün almaya başladım. 
Yokuş aşağıya çiklet pembesi ayakkabılar ve uçan bir etekle koşuyorum. Yeşil bir şapkayla güneşte oturuyorum sıkıldıkça.

Kesinlikle daha çok dans ediyorum. 
Kimseler duymasın, kulaklarımda inanılmaz ritimlerde alt komşumun sinirlerini aynı oranda zıplatıyorum :)

Arkadaşlarım el birliğiyle izlemediğim ne kadar kült film varsa izletiyorlar. 
Pencereden bu 4 genç ne izliyor diye bakan yoldan geçenlere inat, kendi halimizde kanepemizde kurulabiliyoruz. 
Natural Born Killers: Mine, Utku, Ferhat ve ben.

Dondurma mevsimi başladı ama soğuk meyveli yoğurdum gözümden düşmedi. 

Ikea'dan aldığım dolabı simetri hastalarının sinirini bozacak derecede yamuk kurmuşum. Sola doğru 20 derece eğik :D Görenlerin 1 dk önünde durup anlamaya çalışması hoşuma gitti. 

Kurban bayramı için Milano'ya bilet aldım. Bir anda oldu, kampanyanın son biletini almışım. Hoşuma gitti bu iş. 

İtalya'dan aldığım el yapımı defterime başladım! Günlük ya da ajanda değil. Daha çok anlık.

Hala ilginç olanlar dikkatimi çekiyor, farklı olanları merak ediyorum ve yüzümü güldürecek ne varsa onlarla yola devam ediyorum. 

Geçen gün (yine)Robert Redford ve Jane Fonda'nın bir filmine rastladım. Sanırım ilk kez 14 yıl önce izlemiştim. Genç evli bir çifti konu alıyor. Jane Fonda'nın karakterini görünce ups diye içimden geçirmedim değil. 
Adam tam Rıfkı*
*Rıfkı: Mülayim, işten eve evden işe gidip gelen tipik evcimen koca karakterine verdiğim isim. 
Kadın adama yalın ayak yürümedi diye kızarken, adam kış günü neden yalın ayak yürümesi gerektiğini anlamıyor. Çok tanıdık. 

Şarkı bitti. Yazı da bitiyor.

Sabahları uyanmak için ilk müzik açıyorum. Uyumak için ilk müziği kapatıyorum.

İyi geceler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...