Ana içeriğe atla

"Güzel Şeyler Bizim Tarafta" olsun

Uzun zamandır merak ettiğimiz oyun Güzel Şeyler Bizim Tarafta'ya nihayet bilet bulduk. 2 ay öncesinden yer ayırttığımız oyunu izlemek için sabırsızlanıyoruz.

Gidenler, bana hak veriyor, gitmeyenler merak etti.

Gitmeyenler için bilgilenelim:
"Bartu Küçükçağlayan, Ozan Çelik, Öykü Karayel ve Tülin Özen'in oynadığı, Berkun Oya tarafından yazılmış oyun."



Korkaklar ülkesinde sevmek suç, sevenler tutsak.
İki farklı çift, dört farklı insan, tek bir kurban.
Berkun Oya’dan sevmek, ahlak, özgürlük ve bedelleri üstüne sarsıcı bir oyun.

Berkun Oya’nın 2010’da International Royal Court Residency programı dahilinde Royal Court Theatre’da tamamladığı oyun, prömiyerini Aralık 2010’da Krek’te gerçekleştirdi. Oyun, Uluslararası Heidelberg Tiyatro Festivali’nde Berkun Oya’ya Büyük Ödül getirdi.

Bu kadar yeter. Hadi oyuna gidelim.
Zaten daha fazlasını yazmıyorlar. Kime sorsam, mutlaka git bayıldım diyor. Ne var diyorum. Güzel şeyler var diyorlar.
Bende bundan sonra hep güzel şeylerin tarafında olmak istiyorum.

Sevgiler


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...