Ana içeriğe atla

STRAWBERRY FIELDS FOREVER

Let me take you down, 'cause I'm going to Strawberry Fields.
Nothing is real and nothing to get hung about.
Strawberry Fields forever.

Living is easy with eyes closed, misunderstanding all you see.
It's getting hard to be someone but it all works out.
It doesn't matter much to me.



3 hafta olmuştur. 4 kişilik masada 3 kişiydik. İncir tatlısı yiyen kadını hayatımız boyunca hiç görmemiştik. O ise bizi tanımak ister gibi yapıp yemek boyunca 2 dirhem inciri aheste aheste yedi. 
Dayanamadım sağıma döndüm ve ona da anlatmaya başladım. 
Gitmek isteyen hep daha uzakları merak eden 2 kişiydik. Meğer masadaki yabancı kadın da uzaktan gelmişti.
Tipinde bir uzak havası vardı zaten.
Fazlasını anlatmadan azıyla açıkladık. Söylediklerinin hepsini net hatırlamam da son dediğini sanırım asla unutmayacağım:
Gerçekten inanırsam yapamayacağın/gidemeyeceğin hiçbir şey/hiçbir yer yok.
Böylece ona da yemin ettim ve 1 hafta sonra pasaportum geldi. Biletimin dönüşünü aldım.
Gidişi hala almamak komik geliyor, gülerek anlatıyorum. Belki almam. belki alırım. Dönüşüm var. Ama hala gitmeme özgürlüğüne sahibim. Belki şuan böylesi daha enteresan geliyordur.

Not. dönüş yuvayadır, gidiş sadece bir macera.

Peki neden: "STRAWBERRY FIELDS FOREVER"
Çünkü: Ben bu şarkıyı seviyorum. Yolculuklar bana hep bu şarkıyı hatırlatıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...