Ana içeriğe atla

Ben Her Bahar Aşık Olurum

Sezen Aksu şimdi söylüyor...

Ayaklarım yürümekten yorgun ama ben mutluluktan dinginim.
Haziran ayı gezegenlerden midir yoksa nihayet çevremdeki husumeti kovduğumdan mı bilinmez; çok güzel geçiyor.

Hafta sonu bugüne kadar gördüğüm en egzantirik tiyatro oyununu izledim: Tehlikeli Oyunlar.
Öyle böyle güzel değildi.
İki salıncak, bir kişi ve yarattığı kocaman dünya.

Ardından kahveler ve keyifli sohbetler geldi.
Bütün bunlar C.tesi'mi şenlendirdi.

Pazar günü daha bir kalabalıktık.
Boğaziçi Üniversitesi beni misafir etti.
Çimleri parmak aralarıma sıkıştırıp, topuklarımı toprağa vurdum.

Yeşil çimenlere uzandım.
Voleybol oynayıp, tatlıların dibine vurdum.

Tanımadıklarımla tanıştım, tanıdıklarımı biraz daha iyi tanıdım.
Kararlar aldım.

Sonra bütün kararları akşam konserde çılgınca dans ederek unuttum.

P.tesi uykusuzluktan öldüm. Salı yani bugün yeniden geldim dünyaya.
Teoman konseri günümü şenlendirdi, geçmişimi demlendirdi.
Eski bütün şarkılar, bütün duygular çıktı meydane.

Herkesin şarkılarda vardır bir duygusu.
Öyleydi işte biraz.

Son 1 yılda yaşadığım şehir, yaşadığım ev, her gün gördüğüm arkadaşlarım dahil her şey değişti.
Ama ben değişene kadar tamamlanmadı.
Aynı hataları yaparak vardığım hüsranlar aynıydı. Değişim benle birlikte mutluluk getirdi.

Bu yazının görselleri var ancak istiyorum ki sizler hayal edin.

Bir konserde yaşlanmaya yüz tutmuş Teoman hayal edin,
Bir üniversitede mutlu gençler ve yeşil çimenler olsun,
Renkli tatlılarla donatın masaları,
Sevinçten zıplayan insanlar olmadan olmasın,
Bir tiyatro oyunu hayal edin hem kahkaha atabileceğiniz hem de hayatınızla ilgili çok çok uzun süre düşünüp yalın yargılara vardığınız.

Biraz eskitin, biraz renklendirin.

Her zaman ressam olmak istedim ama en güzel resmim yaşadığım hayat. Bugün şuan şu dakika bunu düşündüm, yazdım.
Aslında gerçek olan buydu belki de.

Hepinize mutlu bir hayat!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...