Ana içeriğe atla

Gelecekteki Torunlarıma Sesleniyorum

Mis gibiydi hayat. Günün yorgunluğundan sonra başını yastığa koymak gibiydi hafta sonu. Bir dinlendim sormayın. Bir güldüm anlatamam. Bir çaldım bir söyledim bir dans ettim aman aman.

Hey torunlarım (Bilmeyenler için; Bloğun amacı gelecekteki torunlarıma; "Ne kadar matrak bir ninemiz varmış" dedirtmekti.) eski matrak günlerime geri dönüyorum. Ve yaşıma bakmadan size tavsiyede bulunmak istedim. Yaşlandıkça daha az matrak olacağım, o yüzden şimdi beni iyi okuyun:



Müziği sevin! Eğer müzik sizin için birşey ifade etmiyorsa boş bir hayatınız var demektir. Hemen o hayatı değiştirin. 
Doktora gitmeden önce müzik dinleyin. Bazen ilaçlardan daha etkilidir melodiler. 
Ve mutlaka sizi ağlatan bir şarkı olsun. Odun olmayın kuzucuklarım.

 


Fotoğraf çekin! Klasik herkeste olan fotoğraflar yerine geleceğe hangi anınızı taşımak istiyorsanız onu kaydedin. Işığı takip edin. En güzel fotoğraf en güzel ışıkta mümkündür. (loş ya da parlak fark etmez :))  


Kahveyi sigaranın yanında içmeyin. Kahveyi tadın. Bizim zamanımızda markalar hiç ettiler ama siz kendi aromanızı yaratın ve keyiften için. 


Bana benzemişseniz eğer yalın ayak yürümeyi seviyorsunuzdur. Yalın ayak yeri hissetme zevkinden mahrum kalmayın. Romatizma olabilirsiniz evet ama yaşadığınız hayat sizi kanser ederken bırakın en kötüsü romatizma olsun o da hissettiğinizden olsun (Tabii yazlık mekanlar harici yalın ayak yürümenizi tavsiye etmiyorum aman ha)


Pankeki sevin! Yiyin demiyorum, sevin! Yapmayı bilin. Sizin tarifiniz olsun. Benim size bıraktıklarım olacaktır ama kendiniz bir şeyler eklemediğiniz sürece anlamsız. En güzel kahvaltılar pankeklilerdir :)


Gidin! Gitmekten korkmayın. Keşfedin. İnsanlarla konuşun. Kafanızı kuma gömüp korkmayın. Belli bir yaşa gelince gitmek isterseniz, hiç mümkün olmayabilir. O yüzden fırsatları değerlendirin ve gidin. Döndüğünüzde daha mutlu bir ruhunuz olacaktır. 


Nesneleri insanlardan çok sevmeyin, onlara haddinden fazla değer vermeyin. Az eşyanız olsun ama öz olsun, farklı olsun. Eşyalarınızı sevin. Eğer kendine has olursa hayatınız, çevrenizdekileri de ona göre donatırsınız.


Egzantirik olun. Kalabalığın içerisinde egzantirik olmak iyidir. 

,
Renkler neşedir, çiçekler sevimli. Lütfen çiçeklerden kırmızı gül yerine diğerlerini sevin. Ben öyle yapıyorum. 


Ve lütfen balkonu olan bir eviniz olsun. Minnacık olsa bile onu renklendirin, çiçeklendirin ve orada nefes alın. 
Günün yorgunluğunu bazen balkonda bir bardak çay ile gidermek iyidir. Keyiftir.


Ve duyun, görün, okuyun ama kendiniz düşünün. Düşünülmüşünü alıp kendi fikrinize kopyalamayın. Bir yerde cortlayacaktır. Böylece kendi fikirleriniz için savaşabilirsiniz. Emin olduğunuz tek şey bu olsun; savaşacaksınız. 

Bu yazdıklarıma yıllar sonra burun kıvırabilirim ama işte bunlarda benim naçizane fikirlerim :) 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suyun Altında Nefes Alabiliyorum

 "Suyun Altında Nefes Alabiliyorum" dedim geçenlerde...  bu bir his, bir düşünce balonu ve o balonun içinde denizin altında yüzebiliyorum.  solungaçlarım yok kuyruğum yok ben insan formunda ama özgür  özgürce yüzebiliyorum nefes alabiliyorum korkmuyorum belki düşüncesi korkutucu ama korkmuyorum suya düşmedim kendim atladım derine doğru gidebilirim  okyanusun karanlıklarından da korkmuyorum nefes alabiliyorum sırt üstü uzanıp yukarıya doğru bakıyorum  suyun altında gülebiliyorum  daha da derine gidebilirim çünkü nefes alabiliyorum

Uzun bir aradan sonra

Üzerinden en az 2 yıl geçmiş.  Binlerce kahve, yüzlerce değişiklik, bir doğum, iki taşınma, kariyer değişikliği, ülke değişikliği ve nicesi. En azından beni rahatlatan bir konu var ki dramatik tarafımı yazıya dökmüyorum.  Her konuda içimi sıkabilirim ama kelimelerimde ağdalı değilim. Yaşlandıkça uzun cümleleri okuyamaz hale geldim. Her kim uzun uzun kendi durumunu dramatize ederse sıkılıp kapatıyorum. Neyse bu konuya şimdi nereden geldik? Geçen gün Amsterdam'da bir cafede (bu artık Türkçe'ye böyle girmiş olmalı) bir kız harala gürele yazıyordu. Ağzımın suyu aktı.  İnanılmaz özendim, kıskandım ve işte buradayım.  Hayatımda olan onlarca belki de yüzlerce değişikliği tek tek anlatacak halim yok.  Nitekim şu ara herkesin hayatında benzer şeyler olmaya başladı. Ülke değiştirmenin bir espirisi de kalmadı. Apartman görevlimiz bile "ben de gitmeyi düşünüyorum" diyor.  Göçmenlik, gurbetçilik nedense hiç kendimi bağdaştıramıyorum.  Bu konuda sürüyle yorum okudum...